- 1.Messi ve Otizm
- 2.Otizm Şifacıları
- 3.Aspergerli Aktivist Greta
- 4.“Dizilerde oluyor” Deyip Geçmeyin, Hayat Kadar Gerçek!
- 5.OSB Tedavi Alternatifleri: Şarlatanlık Mı, Mucize Mi?
- 6.Mehmetçik İlkokulu’nda Neler Oldu?
- 7.Aşı Otizm Yapıyor! (mu?)
- 8.Otizmin farkında, Alper’in yanındayız.
- 9.Koronavirüs ve Karantinada Yaşam
- 10.Süreç yavaş olabilir. Ama pes etmek, hızlandırmayacak.
- 11.Karantina Gezi Rehberi – Yurtiçi
- 12.Babalar Günü ve Özel Babalara 5 Öneri
- 13.Yeni Normal ve Özel Bireyler
- 14.Dürtü kontrol bozukluğu
Televizyondaki dizilerden belki de en güzeli “Mucize Doktor”. Bu dizinin bize tanıttığı Ali Vefa, başlangıçta otizm spektrum bozukluğu olduğu için ailesi tarafından terk ediliyor ve kalabalık, korkunç, çok sesli bir dünyaya tek başına başlıyor. Bu masum çocuğun içinde yaşadığı karanlık, gerçek olamayacağını düşündüğümüz kadar korkunçtu. Biz izleyiciler de doğal olarak “Olmaz yahu böyle bir şey” dedik ve çekirdek çitleyip çay içerek diziyi izlemeye devam ettik.
Oysa hayat bizim konfor alanlarımız dışında farklı akıyor. Dünyanın her yerinde engelli çocuklar aileleri tarafından terk ediliyor. Engelli yavrusunu ölüme terk etme, bazı hayvanların içgüdüsel olarak yaptığı doğal seleksiyon yöntemi olarak öne çıkıyor. Ancak insanoğlunun kendi yavrusunu içgüdülerinin sesini dinleyerek terk etmesi düşüncesi bile garip geliyor. Hayvanlar doğal şartlarda çok düşük ihtimal de olsa yaşama şansını yakalayabilirken, insan yavrusu ona bakacak bir başkası karşısına çıkmadığı taktirde ne yazık ki kesinlikle ölüyor.
Alba’nın Hikayesi
Alba, down sendromlu bebek olarak İtalya’da dünyaya geliyor ve down sendromlu olduğu anlaşılınca annesi tarafından terk ediliyor. Bir bakımevinde hayata tutunmaya çalışan küçük bebek, burada büyümeye başlıyor. Şansa bakın ki o bölgede evlatlık edinmeyi isteyen tam 20 aile var ve hepsi sırada bekliyor. Bebeğin geldiğini öğrenen 20 aile, evlatlık edinmek için birbiriyle yarışıyor. Ancak, bu 20 ailenin tamamı, Alba’nın down sendromlu olduğunu öğrenince kaçarcasına uzaklaşıyor. Küçük kız çocuğu, henüz bir aylık olmamışken, 20 aile ve kendi biyolojik annesi tarafından reddediliyor.
Luca’nın Hikayesi
Luca Trapanese, 14 yaşındayken en yakın arkadaşı Diego’nun kanser olduğunu ve yakın zamanda hayata veda edeceğini öğreniyor ve o andan itibaren ölene kadar arkadaşını yalnız bırakmıyor. Bu acı dolu deneyim boyunca insanların çaresizliğini, bir hastalıkla yaşamanın ne kadar korkunç bir şey olduğunu, engelli olan insanların yaşama tutunmak için nasıl zorluklar yaşadığını birebir görüyor ve bir karar veriyor: İhtiyacı olan insanlara elinden geldiği kadar yardımcı olmak. Bunun en iyi yolunun Katolik rahip olmaktan geçtiğini düşünen Luca, kendi cinsiyetinden bir başka genç ile tanışıp ona âşık olduğunu hissettiğinde eşcinsel olduğuna emin oluyor ve kiliseden ayrılıyor. 25 yaşında yaşadığı bu aşk hikayesi, birlikte yaşamayı getiriyor ve iki genç birlikte, engellilere yönelik bir yardım kurumu kuruyorlar. Daha sonra bir engelli çocuğu evlat edinmeye karar veriyorlar ama hayatın iniş çıkışları arasında bu ilişki bozuluyor.
Büyüleyici An: Karşılaşma Anı
Luca, partnerini kaybetmiş olsa da engelli bir çocuğu evlat edinme hayalini hiç yitirmiyor. Tek başına bir bebeğe bakmanın ne denli zor olduğunu, hele ki engelli bir bebeğe bakmanın nasıl aşamalar gerektirdiğini biliyor ve buna kendisini hazır hissediyor. 2017 yılının başında, bir bebeği evlat edinmek için başvuruda bulunuyor. O ana kadar defalarca reddedilmiş olan minik bebek Alba, Luca’ya gösteriliyor. Luca bebeği görür görmez hislerini şöyle ifade ediyor: “Evlatlık alabileceğim bir bebek olduğunu söylediklerinde sevinçten çılgına döndüm, çığlık atmamak için kendimi zor tutarak koşa koşa bakımevine gittim. Küçük bir karyoladaydı. Anne doğumda onu terk etmiş ve daha sonra 20 aile tarafından da reddedilmişti.
Onu ellerimle tuttum, kollarımla kucakladığım Alba’nın benim kızım olduğundan emin olmuştum. İlk günlerimi onunla yalnız geçirmek istedim. Annemler de benimle olsaydı bana sürekli ‘onu yapma’, ‘bunu yapma’ diye müdahale edeceklerdi. Bu arada Katolik kilisesinin binlerce annesi, bebeği benim evlatlık almam konusunda karşı görüş sundu ve çocuğu bakım evine bırakmam için yoğun baskı yaptı. Bebekle ilk günler geçtikten sonra ailemin kır evine gittik, orada tüm ailemle kızımı tanıştıracağım bir parti düzenledim. Hayırsever derneklerdeki çalışan arkadaşlarım da oradaydı. Geniş aileyle hemen iletişim kurdu, onlarla birlikte olmaktan çok büyük keyif aldı.”
Alba şu anda 26 aylık. Luca da 26 aylık bir baba. Evlat edinilen çocukların, ailelerin hayatını nasıl etkilediklerini kendi gözleriyle görmüş ve “Alba bana bir devrim yaşattı” diyor. “Alba’nın babası olduğum için gurur duyuyorum, asla ikinci bir seçenek düşünmedim. Şimdi hayatımın geri kalanını onunla geçireceğim ve birlikte harika şeyler yapacağız!”. Söylediklerini kendisinden de dinleyebilirsiniz, BBC World Service’te bir röportajı bulunuyor.